Yeni geliştirilen sünger, üretim aşamasında ölçeklenebilir özellikler taşıyor ve bu, onu mevcut mikroplastik filtreleme sistemlerinden ayırıyor. Önceki sistemler çoğunlukla laboratuvar ortamında etkinlik gösterirken, büyük ölçekli uygulamalarda sorunlar yaşanmıştı. Araştırmacılar, bu süngerin maliyet etkin olduğunu ve geniş çapta üretiminin mümkün olduğunu vurguladı.
Mikroplastikler, su kaynaklarında global bir tehdit oluşturuyor. Ortalama bir bireyin, yıllık olarak 4.000 civarında plastik parçacığını içme suyu aracılığıyla vücuduna aldığı tahmin ediliyor. Bu mikroplastikler, toksik bileşenlerle birleşerek kansere, hormon dengesizliğine ve nörotoksik etkilere yol açabilmektedir. Ayrıca, beyin ve plasenta bariyerlerini geçme yeteneği, bu durumun sağlık üzerindeki etkilerini daha da ciddi hale getiriyor.
Sünger, sulama kanalları, göller, deniz suyu ve havuz gibi çeşitli su ortamlarında test edilerek, mikroplastikleri yüzde 99,9 oranında temizleyebilme kapasitesine ulaştı. Beş kullanım döngüsünden sonra bile yüzde 95-98 oranında verimlilik sürdürebildi. Araştırmacılar, bu yüksek yeniden kullanılabilirliği “olağanüstü” olarak değerlendirmekte.
Bu sünger, kirlilikle mücadelede kullanılan kalamar kemiğinden elde edilen kitin ve pamuk selülozundan imal ediliyor. Bu hammadde seçeneklerinin uygun maliyeti ve kolay erişilebilirliği, sistemin büyük ölçekli uygulamalar için elverişli olmasını sağlıyor. Ayrıca, süngerin üretiminde kullanılan makinelerin yaygınlığı da maliyetleri önemli ölçüde azaltıyor.
ÇAMAŞIR VE BULAŞIK MAKİNESİNDE DE KULLANILABİLİR
Araştırmacılar, süngerin endüstriyel ölçekte uygulanabilir bir modelinin birkaç yıl içinde hazır olabileceğini belirtiyor. Bu malzeme, evsel ve belediye filtreleme sistemlerinde, çamaşır makinelerinde, bulaşık makinelerinde ve diğer mikroplastik kaynaklarında kullanılma potansiyeli taşıyor.
Bu yenilik, su kirliliğini azaltmanın yanı sıra, halk sağlığını koruma adına da önemli bir rol üstlenebilir. Wuhan Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar, bu teknolojinin gelecekteki testleri geçmesi durumunda, küresel sağlık krizlerine yanıt oluşturma potansiyeli taşıdığını öne sürüyor.
Bu çalışma, Wuhan Üniversitesi tarafından gerçekleştirilmiş olup, sonuçları Science Advances dergisinde yayımlanmıştır.