Bir gün Peygamber Efendimiz sav, sahabeleriyle Medine’de dolaşırken, kabristanın yanından geçerler. Orada, çocuğunun mezarı başında ağlayan bir kadın görürler. Kadının acısını gören Peygamberimiz sav ona, “Allah’tan kork ve sabret!” der. Kadın, kederinden onun Peygamber olduğunu fark edemez ve “Bana ilişme! Senin başına benimkisi gibi bir şey gelmedi!” diye cevap verir. Bir süre sonra oradakilerden biri kadına onun Allah’ın Resulü sav olduğunu söyler. Kadın hemen Hz. Peygamber’in sav kapısına giderek özür diler ve “Allah’ın elçisi olduğunu bilemedim.” der. Peygamberimiz sav ona, “Asıl sabır, musibetin ilk başa geldiği anda gösterilmelidir.” buyurur. Müminler, özellikle musibetle ilk karşılaştıklarında sakin kalmalı ve sabırlı olmalıdır.
İlk musibet anında sabredemeyip etrafındakileri kırmak veya isyan etmek, insanın sınavı kaybetmesine neden olur. Kutsal topraklarda bile olsan, gittiğin yerin ve yaptığın ibadetin farkında değilsen, isyan edebilirsin. Böyle hatalara düşenler için tövbe kapıları açık, Allah’a tövbe edip kırdıkları kişilerden helallik almalıdırlar.
Hepimiz bu dünyaya sınav için geldik. Hayatımız boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşacağız. Önemli olan bu zorluklarla nasıl başa çıktığımızdır. Allah’ın bizi neyle sınayacağını bilemeyiz. İmtihanlardan sonra gösterdiğimiz sabra göre derecemiz belirlenir. Bir kul, başına gelen zorluklara sabrettiğinde kulluğunu göstermiş olur ve derecesi yükselir. Cenab-ı Hak sevdiği bir kulunu bela ve musibetlerle imtihan eder. Bazen de bir dert ve keder onun geçmiş günahlarının affına vesile olur. Bazı musibetler de kulu Allah’a yaklaştırır.
Bela ve musibetler, hedefini bulan bir mermi gibidir. “Musibetler Allah’ın oku, hedef ise insandır.” Bu dünya bir sınav yeridir ve bu durum kıyamete kadar böyle devam edecektir. Peygamber Efendimiz sav, “Dünya zorluklarla doludur.” buyurarak, dünyada gerçek rahatlığın olmadığını belirtmiştir.
Başımıza gelen bela ve musibetlere sabır ve tahammül göstermek de bir ibadettir. Sabır, başımıza gelen bela ve musibetlere feryat etmeden dayanmak, uğradığımız dertlerden dolayı Allah’tan başkasına şikâyette bulunmamaktır. Belaya tahammül insanı yüceltir, ruhunu temizler, vicdanına huzur ve kalbine ferahlık verir. Sabır, sebat ve iyi niyetle imkânsız görünen şeyler bile mümkün hale gelir. Allah’ın nazarında en makbul ameller, en zor olanlarıdır. İbrahim Bin Ethem’in dediği gibi, “Öbür dünyada teraziye en ağır gelen amel, burada bedene en zor gelenidir.”
Sabır o kadar güzel bir özelliktir ki, birçok fazilet onunla kemale erer. Sabırla ilgili birçok ayet ve hadis vardır. “Allah sabredenlerle beraberdir” ayeti sabrın ne kadar önemli olduğunu gösterir. Bir musibet ne kadar büyük olursa olsun, Allah onunla beraberdir, o musibet aslında musibet sayılmaz.
Peygamber Efendimiz sav, “Sabır, huzur ve rahatın anahtarıdır.”, “Sabreden zafere ulaşır.”, “Sabır, ferahlık ve genişliğin anahtarıdır.” gibi birçok hadisinde sabrın önemini vurgular. Sonuç olarak, musibetler karşısında sabırlı olmak, metanet göstermek ve tevekkül etmek bir müminin en önemli özelliklerinden olmalıdır. Çünkü sabır, zorluklar karşısında dayanmanın anahtarıdır ve Allah’ın rızasına ulaşmanın yollarından biridir. Sabır, musibetlerin ilk anında gösterildiğinde en değerlidir ve bu, müminin olgunluğunun bir göstergesidir.
Selâm Olsun İlk Andan itibaren Sabırlı Olana..
Eyvallah .