Şentürk, sektörün gelişimine yönelik değerlendirmelerinde, kasım ayı sonunda devreye aldıkları 35 megavat kapasiteli iki jeotermal enerji santraline dikkat çekti. Ayrıca, bu ay sonunda yeni bir santralin daha faaliyete geçmesini beklediklerini ifade etti.
Kurulu güç artışının yalnızca büyümeyi temsil etmediğini dile getiren Şentürk, bu gelişmelerin hem sektörü hem de ülkeyi jeotermal enerji alanında ileriye taşıdığına vurgu yaptı. “Bu maliyetli süreçlerin, 40 yıllık bir yolculuğun meyveleri olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin jeotermal enerji santrali kurulu güç potansiyelinin 5 bin megavat seviyesinde olduğunu belirten Şentürk, elektrik üretiminin yanı sıra sıcak su ısıtma faaliyetlerinin de önemli bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Bu yıl, özellikle Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından sağlanan teşviklerle, Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri (TDİOSB) Projesi çerçevesinde önemli ilerlemeler kaydedildiğini ifade eden Şentürk, “Kasım ayı itibarıyla işletmedeki JES toplam kurulu gücü 1726 megavata ulaşmış durumda. Bu yıl gerçekleştirilen projelerle, tarımda jeotermalin daha verimli kullanılması hedefleniyor” dedi.
Ancak, özel sektörün TDİOSB’lerde kurucu üye olamaması ve çeşitli muafiyetlerden yararlanamaması, sektörü seracılık açısından olumsuz etkiliyor. Jeotermal kaynak sahipleri olarak, bu alanlarda ihtiyaç duyulan jeotermal su kaynaklarını sağlamakta zorluklar yaşadıklarını belirten Şentürk, özellikle özel yatırımcıların önünün açılması gerektiğini söyledi.
Jeotermal enerjide araştırma-geliştirme ve teknoloji çalışmalarına daha fazla önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Şentürk, ilgili uzmanların multidisipliner bir yaklaşım ile jeotermalin daha etkin kullanımına yönelik çalışmalar yapabileceğini aktardı.
Yeni yılda, özellikle Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) bölgelerindeki atıl petrol kuyularının jeotermal enerjiye dönüştürülerek sera ve konut ısıtmasında kullanılmasına yönelik çalışmaların yapılmasının beklendiğini ifade etti.