Kıymetli okurlarım,
Bugün, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD Kongre binasında yaptığı konuşmayı ve bu konuşmada Gazze’nin Refah kentinde yaşanan insanlık dramını göz ardı ederek, on binlerce Filistinlinin öldürülmesini “hiç sivilin öldürülmediğini” öne sürmesini ve bu sözlerinin Kongre üyeleri tarafından pervasızca alkışlanmasını ele almak istiyorum. Bu olay, hakikatin nasıl katledildiğini ve adaletin nasıl çiğnendiğini gözler önüne sermektedir.
Netanyahu, Gazze’nin Refah kentinde “hiç sivilin öldürülmediğini” iddia ederek, insanlık tarihinin tarihe geçecek en büyük yalanlarından birini dile getirmiştir. Bu sözler, işgalci İsrail rejiminin yıllardır süregelen zulmünü ve Filistin halkına karşı işlediği insanlık suçlarını örtbas etmeye yönelik alçakça bir girişimdir. Gazze’de yaşananlar, tüm dünyanın gözleri önünde cereyan eden bir soykırımdır. Masum çocuklar, kadınlar ve yaşlılar, İsrail bombardımanları altında can verirken, Netanyahu’nun bu yalanı insanlığın vicdanına atılmış bir tokattır.
Kongre Üyelerinin Alkışları: Adaletin Ölümü
Daha da acı olanı, Netanyahu’nun bu yalanlarını ABD Kongre üyelerinin alkışlamasıdır. Bu alkışlar, sadece Netanyahu’nun yalanlarına değil, aynı zamanda Filistin halkının acılarına ve çektiği zulme de destek anlamına gelmektedir. Adaletin savunucusu olması gerekenler, zalimin yanında saf tutmuş ve mazlumun sesini kısmıştır. Bu alkışlar, insanlık onurunun ve adaletin ne denli ayaklar altına alındığını göstermektedir.
Kıymetli Müslümanlar, bu olay karşısında susmak, zalime destek vermekle eşdeğerdir. Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.), “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, bu Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha uygundur.” (Maide Suresi, 8) buyuruyor. Bu ilahi emir, adaleti her koşulda savunmamız gerektiğini açıkça belirtmektedir. Netanyahu’nun ve ona alkış tutanların yaptığı, sadece Filistin halkına karşı değil, Allah’ın adaletine karşı da bir savaş ilanıdır. Masumların kanını dökenler, zalimler ve onların destekçileri, Allah’ın gazabından kurtulamayacaklardır. “Kim bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur.” (Maide Suresi, 32) ayeti gereğince, Filistin’de dökülen her damla kanın hesabı sorulacaktır.
Filistin’in Yanında Olmak: İmanımızın Gereği
Bizler, Müslümanlar olarak, mazlumun yanında saf tutmak ve zalime karşı durmak zorundayız. Filistin halkı, yıllardır süren zulme rağmen direnişini sürdürmektedir. Bu direniş, sadece topraklarının değil, aynı zamanda onurlarının ve inançlarının da savunusudur. Bizler de onların bu haklı davasında yanlarında olmalı, zalime karşı sesimizi yükseltmeliyiz.
Netanyahu ve ona alkış tutanlar, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçeceklerdir. Ancak bizler, adaletin ve hakikatin yanında durarak, Allah’ın huzurunda yüzümüz ak olarak durmayı ümit ediyoruz. “Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur; sonra yardım da göremezsiniz.” (Hud Suresi, 113) ayeti bizlere, zalime meyletmenin sonuçlarını açıkça belirtmektedir.
Kıymetli okurlarım, Gazze’de yaşanan zulmü ve Netanyahu’nun yalanlarını unutmayalım. Adaletin savunucusu olalım ve Filistin halkının yanında durarak, onların haklı davasını destekleyelim. Unutmayalım ki, Allah adaletin yanında olanları sever ve zalimleri asla affetmez. Allah’ın izniyle, Filistin halkı er ya da geç özgürlüğüne kavuşacak ve zalimler layık oldukları cezayı bulacaktır. Rabbim, mazlumların yardımcısı olsun ve bizleri adaletten ayırmasın. Âmin.
