Gavur İzmir Deyiminin Aslı
Araştırmacı Yazar: Bünyamin ERTEKİN kaleminden,
Son yıllarda ülke gündeminde sıkça polemiklere konu olan “Gâvur İzmir” deyimi, halk arasında yaygın olarak İzmir’de Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşayan gayrimüslim nüfusun fazlalığına dayandırılır. Oysa bu algı, deyimin tarihî kökenini tam olarak yansıtmamaktadır. Aslında bu ifade, İzmir’in Müslümanlar tarafından fethedildiği yıllara kadar geri gitmektedir ve köklü bir tarihî arka plana dayanmaktadır.
Çaka Bey ve İlk Fetih,
İzmir, Bizans İmparatorluğu’nun en önemli şehirlerinden biriydi. 11. yüzyılın sonlarına doğru, “ilk Türk denizcisi” unvanını taşıyan Çaka Bey tarafından 1081 yılında fethedilmiştir. Ancak Çaka Bey’in ölümünün ardından İzmir tekrar Bizans’ın kontrolüne geçmiş ve Müslüman hâkimiyet sona ermiştir. Bu dönemde İzmir, bir süreliğine Bizanslılar’ın elinde kalmıştır.
Aydınoğulları ve Emir Sultan Hz,
Türk denizciliğinin en önemli isimlerinden biri olan Aydınoğlu Gazi Umur Bey, şehrin bir bölümünü yeniden fethetmiştir. Umur Bey, fetih harekâtını mutasavvıf bir Allah dostu olan Seyyid Mükerremeddin Emir Sultan Hazretleri’nin rehberliğinde gerçekleştirmiştir. Umur Bey’in bu başarısı, Türk denizcilik tarihinde önemli bir yer tutarken, İzmir’i ikiye bölen yapının da temelini atmıştır. O dönemde İzmir, iki farklı idari yapıya sahipti: Sahil kesimi Ceneviz kalesi Rodos Şövalyeleri olarak bilinen “SaInt Jean Şövalyeleri” kontrolündeyken, iç kısım şimdiki Kadifekale Müslümanların yönetimindeydi. Bu nedenle şehir iki farklı isimle anılmaya başlanmıştır: “Gâvur İzmir” ve “Müslüman İzmir”
Gâvur İzmir ve Müslüman İzmir Ayrımı,
Enverî, “Düsturnâme” adlı eserinde Aydınoğlu Umur Bey’in fetihlerini anlatırken, iki İzmir’den söz eder:
“İki kal’a idi İzmir ol zamân,
Birini Mehmed Bey almışdı nihân,
Biri anun toptoluydu Frenk,
İşleri dün [ü] gün İslâmile cenk.”
Enverinin bu beyitlerde İzmir’in iki ayrı kale olarak anıldığı görülmektedir: Bir taraf Müslümanların elinde iken, sahil kısmı Hristiyanların kontrolündedir. Müslümanlar, kendi hâkimiyetlerindeki bölgeyi “Müslüman İzmir” olarak adlandırırken, Hristiyanların kontrolündeki sahil kısmına ise “Gâvur İzmir” denilmiştir. Bu ayrım, Osmanlı’nın bölgeyi tam anlamıyla ele geçirmesinden önceki dönemin en önemli özelliklerinden biridir. Yani, “Gâvur İzmir” deyimi, sadece gayrimüslimlerin fazlalığıyla ilgili değil, o dönemde şehirdeki iki farklı kültür ve idari yapının bir yansımasıdır.
Timur’un İzmir Fetihleri ve Zafernâme,
İzmir’in Müslüman hâkimiyetine tam anlamıyla girmesi ise 1402 yılında gerçekleşmiştir. Timur, 1402 yılında Ankara Savaşı’ndan sonra Ege sahillerine ilerleyerek İzmir’i fethetmiştir. O dönem İzmir’in sahil kesimi, Rodos Şövalyelerinin kontrolünde olan önemli bir bölgeydi. Şerafeddin Yezdî, Timur’un Aşağı Kale’yi nasıl fethettiğini “Zafernâme” adlı eserinde detaylıca anlatır ve Hristiyanların elindeki bu bölgeye “İzmir-i Gebrân” yani “Gâvurlar İzmiri” der. Bu ifade, “Gâvur İzmir” deyiminin tarihî köklerine ışık tutar ve bu tanımın, Hristiyanların yönetimindeki İzmir sahil kesiminden kaynaklandığını doğrular.
İzmir’in Osmanlı İdaresine girmesi,
Timur’un İzmir fethiyle birlikte, şehir artık tamamı ile Müslüman Türk idaresi altına girmiştir. Aslında Timur’dan evvel Osmanlı Devleti Padişah Yıldırım Bayezid komutasında birkaç defa İzmir’i Rodos Şövalyeleri’nden almayı denemiş sede bir türlü muvaffak olamamıştı. 1424 de Osmanlı Padişahi Sultan 2. Murat Han döneminde İzmir Osmanlı idaresine girmiştir.
İzmir, Osmanlılar’ın idaresine geçtikten sonra Aydın sancağına bağlı bir kazanın merkezi haline geldi. Sonralarda Sahil kesimi yani “Gâvur İzmir”, birkaç kez Haçlı donanmalarının saldırısına maruz kalsa da, 1919’daki Yunan işgaline kadar Hristiyan idaresine geri dönmemiştir. Bu nedenle, “Gâvur İzmir” deyimi aslında sadece Hristiyan ve Musevi nüfusun yoğun olduğu dönemlere değil, İzmir’in farklı kültürün ve idarenin çatışma alanı olduğu daha eski bir tarihe dayanmaktadır.
Araştırmacı Yazar-Bünyamin ERTEKİN
Devamı yarın “Gâvur İzmir Deyimi 2”