Mekke’nin kalbinde yer alan Cennetü’l-Mualla mezarlığı, İslam tarihinde büyük bir öneme sahiptir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ailesi ve sahabelerinin mezarlarının bulunduğu bu kutsal alan, İslam’ın ilk yıllarından beri saygı ve hürmetle anılmıştır. Ancak, 1925 yılında Suudilerin Mekke’yi ele geçirmesinin ardından, Vehhabiliğin resmi olarak kabul edilmesiyle birlikte, bu önemli mezarların yıkılması emredildi. 1926 yılında mezar taşlarının kaldırılmasıyla birlikte, Cennetü’l-Mualla’nın tarihi ve dini değeri büyük bir darbe aldı
Vehhabi anlayışına göre, mezar ve türbe ziyaretleri, şirk (Allah’a ortak koşma) tehlikesi taşıdığı için bu yapılar ortadan kaldırılmalıydı. Bu radikal karar, sadece mezarların fiziksel yıkımını değil, aynı zamanda Müslümanların manevi ve tarihi mirasını da yok etmiştir. Bu durum, Müslüman dünyasında derin bir öfkeye ve hayal kırıklığına yol açmıştır.
Müslümanlar İçin Önemi ve Tepkiler
İslam’ın ana akımı, mezar ve türbe ziyaretlerinin İslam’ın ilk dönemlerinden beri var olan ve kabul gören bir uygulama olduğunu savunur. Bu nedenle, Cennetü’l-Mualla’daki mezarların yıkılması, birçok Müslüman tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Bu konunun Müslümanlar açısından neden bu kadar önemli olduğunu birkaç başlık altında inceleyebiliriz:
Tarihi ve Dini Mirasın Korunması
Cennetü’l-Mualla, İslam’ın erken dönemine ait önemli tarihi ve dini mirası barındırır. Bu mirasın korunması, İslam tarihine ve kültürüne duyulan saygının bir göstergesidir. Bu kutsal mekan, İslam’ın ilk dönemine dair izler taşıyan önemli bir tarihi belgedir.
Mezar Ziyaretlerinin İslam’daki Yeri
İslam’da mezar ziyaretleri, geçmişteki büyük şahsiyetleri anma ve dua etme amacıyla yapılır. Bu manevi pratik, Müslümanlar için büyük bir öneme sahiptir. Mezarlıkların ziyaret edilmesi, bu vesileyle ölümün hatırlanması ve orada yatanlardan ibret alınması dinimizin tavsiye ettiği hususlardandır. Hz. Peygamber (s.a.v.), geceleri Baki’ kabristanına gelir ve “Müminler yurdunun sakinleri, sizlere selâm olsun. İnşaallah biz de size katılacağız. Bizler ve sizler için Allah’tan afiyet dilerim; Allah’ım, Baki’ kabristanında bulunanları bağışla.” diye dua ederdi.
Vehhabi Uygulamalarına Tepki
Vehhabiliğin, mezar ve türbe ziyaretlerini şirk olarak nitelendirip yıkımları gerçekleştirmesi, Müslümanlar arasında geniş bir tepkiye yol açmıştır. Birçok Müslüman, bu uygulamaların İslam’ın tarihsel ve kültürel mirasına zarar verdiğini düşünmektedir. Vehhabilerin bu radikal yaklaşımı, İslam dünyasında büyük bir bölünme yaratmıştır.
Birlik ve Beraberlik
Cennetü’l-Mualla gibi önemli mekanların korunması, İslam ümmetinin birlik ve beraberliği açısından da önemlidir. Bu tür yerlerin yok edilmesi, Müslümanlar arasında ayrışmalara ve çatışmalara neden olabilir. Tarihi ve dini mirasımızın korunması, İslam dünyasında birlik ve beraberliğin sürdürülmesine katkı sağlar.
Tarihsel Arka Plan
Cennetü’l-Mualla, İslam tarihinin erken dönemlerinden beri var olan bir mezarlıktır. Burada defnedilen önemli şahsiyetler arasında Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) eşi müminlerin annesi Hz. Hatice (r.a.), dedesi Abdulmuttalib, amcası Ebu Talib, çocukları Kasım bin Muhammed ve Abdullah bin Muhammed, Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) oğlu Abdullah ve kızı Esma (r.a.), Abdullah bin Zübeyr (r.a.), Attab ibn Asid (r.a.) ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) büyük dedeleri Kusayy ibn Kilab, Abd Menaf ibn Kusayy ve Haşim gibi isimler bulunmaktadır. Ayrıca, tarih boyunca pek çok Tabiin, Tebe-i Tabiin, alimler ve salih kişiler de burada ebedi istirahatgahını bulmuştur.
Sonuç
Cennetü’l-Mualla mezarlığındaki bazı mezarların yıkılması, Müslümanlar için hem tarihsel hem de dini açıdan büyük bir öneme sahiptir. Bu mezarların korunması, İslam’ın erken dönemine ait mirasın ve İslam dünyasındaki birlik ve beraberliğin devamı açısından kritik görülmektedir. Bu olay, mezar ve türbe ziyaretlerinin İslam’daki yerini ve önemini yeniden düşünmek ve tartışmak için bir fırsat sunmaktadır. Müslümanlar, tarihsel ve dini mirasın korunmasını savunarak, İslam’ın zengin kültürel ve manevi mirasını gelecek nesillere aktarmayı amaçlamaktadır.
Tarihi ve dini değerlerimize sahip çıkmak, sadece geçmişe duyduğumuz saygının değil, aynı zamanda geleceğe dair sorumluluğumuzun da bir göstergesidir. Cennetü’l-Mualla’nın yıkılan mezarları, bizlere manevi mirasımıza ne kadar değer vermemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır.




