Takvimlerin 26 Nisan 1986’yı gösterdiği gece yarısı, Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santrali’nden gelen iki şiddetli patlama sesi gökyüzünü aydınlattı.
O gece, santralde bir test yapılması planlanıyordu ve bu sebeple güvenlik sistemleri devre dışı bırakılmıştı.
Test sırasında beklenmedik bir enerji dalgası meydana geldi. Güvenlik önlemlerinin faaliyette olmaması nedeniyle acil sistemler devreye giremedi. Bu durum, 20. yüzyılın en büyük nükleer felaketini doğurdu.
Patlamanın ardından reaktörde sıcaklık 2 bin derecenin üzerine çıktı ve çevresinde eriten bir yangın patlak verdi. Söz konusu yangın, tam dokuz gün boyunca sürdü. İlk anlarda 31 kişi hayatını kaybetse de, asıl tehdit kazadan sonra atmosfere yayılan radyoaktif bulutlar oldu.
Radyoaktif parçacıklar, sadece iki gün içinde İskandinavya’ya kadar ulaştı. Sağanak yağmurlar ve rüzgarlar aracılığıyla geniş bir alana yayılan radyasyon, milyonlarca insan üzerinde etkili oldu.
Olayın başlangıçta örtbas edilmeye çalışılmasına rağmen, patlamanın boyutu kısa sürede dünya genelinde duyulmaya başladı. Yıllar içerisinde kanser vakalarındaki artış ve doğa üzerindeki yıkıcı etkiler, bu felaketin ağır sonuçlarını daha net bir şekilde ortaya koydu.
Patlamanın meydana geldiği dördüncü reaktör, çelik bir kafesle kapatılmış olsa da, bölgede radyoaktif kirlilik hâlâ devam ediyor. Çernobil, insanlık tarihine “unutulmaması gereken bir ders” olarak kazınmış durumda.