Kuşçubaşı Eşref, Yemen’de yaptığı kahramanca faaliyetlerle Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemine damga vuran önemli figürlerden biri olarak öne çıkar. Birinci Dünya Savaşı sırasında, özellikle İngilizler ve onların kışkırttığı yerel isyancılarla mücadele eden Kuşçubaşı Eşref, Yemen ve Hicaz’daki Osmanlı direnişinin simge isimlerinden biri olmuştur.
1916 yılına gelindiğinde, İngilizler Arap Yarımadası’ndaki isyanları Osmanlı Devleti’ne karşı yönlendirmeye başlamıştı. Şerif Hüseyin, Hicaz’da Osmanlı’ya karşı isyan başlatırken, Yemen’de de İmam Yahya’yı Osmanlı’ya karşı kışkırtma çabaları yoğunlaşmıştı. Bu kritik dönemde, Osmanlı’nın Yemen ve Hicaz’da varlığını sürdürebilmesi ve isyanları bastırabilmesi için radikal adımlar atılması gerekiyordu.
Yemen Planı ve 300 Bin Altın
Enver Paşa ve Kuşçubaşı Eşref, Yemen’i ve Hicaz’ı kurtarmak amacıyla oldukça gizli ve tehlikeli bir plan hazırladılar. Planın temel amacı, Yemen’de on bin kişilik bir hecin süvari (develi birlik) oluşturmaktı. Bu birlikler, isyanlara karşı koyacak ve Osmanlı ordusunu takviye edecekti. Ayrıca, Yemen’deki İmam Yahya’yı Osmanlı’nın yanında tutabilmek için ona yüklü miktarda altın yardımı yapılacaktı. Bu yardımı ulaştırma görevi ise Kuşçubaşı Eşref ve ekibine verilmişti. Görev, sadece altınları teslim etmekten ibaret değildi; bu altınlar, Osmanlı’nın Yemen’de direnişi organize etmesi ve isyancıların gücünü kırması için hayati öneme sahipti.
Hayber Geçidi’nde Pusu
Eşref Bey, başında olduğu kırk kişilik ekiple birlikte Haydarpaşa’dan trenle yola çıktı ve Medine’ye ulaştı. Fahreddin Paşa’nın tüm uyarılarına rağmen, altınları Yemen’e ulaştırmak için çölü geçmek üzere harekete geçti. Ancak bu yolculuk çok tehlikeliydi. İngilizler ve onların desteklediği Şerif Hüseyin’in oğlu Emir Abdullah, Yemen’e giden bu kervanın haberini almış ve onları durdurmak için pusular kurmuştu.
11 Ocak 1917’de, Hayber Geçidi‘nde 20 bin kişilik bir isyancı ordusu, Eşref Bey’in kafilesine saldırı düzenledi. Kuşçubaşı Eşref, yanındaki gözü kara mücahitlerle bu devasa isyancı ordusuna karşı kahramanca direndi. İlk kafilede bulunan Zenci Musa ve diğer arkadaşları, altınları Yemen’e ulaştırmak amacıyla hızla yollarına devam ederken, Eşref Bey’in grubu düşmanla çarpışıyordu.
Şehadet ve Esaret
Saldırı sırasında Kuşçubaşı Eşref’in birçok silah arkadaşı şehit düştü. Eşref Bey ise ağır yaralı olarak esir düştü. Bu süreçte, bir avuç Osmanlı askeri, 20 bin kişilik bir isyancı kuvvetine karşı cesurca direndi ve planı başarıyla tamamladı. Zenci Musa ve arkadaşları, Osmanlı ordusu için hayati öneme sahip olan 300 bin altını Yemen’e ulaştırmayı başardılar. Altınlar, Yemen’deki 7. Kolordu Komutanı Ahmet Tevfik Paşa’ya teslim edildi.
Kuşçubaşı Eşref’in Esaret Yılları
Bu başarının ardından Kuşçubaşı Eşref, esir düştü ve İngilizler tarafından yakalandı. Kuşçubaşı, önce Mısır’a, ardından da Malta’ya sürgün edildi. Malta sürgününde bir süre tutuklu kaldıktan sonra, savaşın sonunda esaretten kurtulmayı başardı. Eşref Bey’in Yemen’deki cesurca mücadelesi, Osmanlı’nın çökmekte olduğu bir dönemde gösterilen fedakârlığın simgesi olarak tarihe geçti.
Yemen Destanı ve Kuşçubaşı Eşref’in Mirası
Kuşçubaşı Eşref’in Yemen’deki faaliyetleri, sadece askeri bir operasyon değildi; aynı zamanda İslam birliği idealini yaşatma mücadelesiydi. Osmanlı, Yemen ve Hicaz’daki varlığıyla bu bölgeleri sadece bir sömürge olarak değil, ümmetin bir parçası olarak görüyordu. Eşref Bey’in kahramanca direnişi ve cesareti, Yemen’i Osmanlı’nın savunma hattında en stratejik noktalardan biri haline getirdi. Bu çabalar, Yemen ve Hicaz’ın İslam dünyası için önemini bugün de anlamamızı sağlayan en önemli tarihi anlardan biri olarak zihinlerde yer etti.