Kıymetli okurlar,
İran ve İsrail arasındaki gerilim, uzun yıllardır olduğu gibi İsmail Haniye’nin İran’ın başkenti Tahran’da şehit edilmesinden sonra da Orta Doğu’nun en belirgin ve tehlikeli çatışma noktalarından biri olarak gündemde kalmaya devam ediyor. Bu gerilim, özellikle İsrail’in 12-13 Ağustos tarihlerinde Süleyman Mabedi’nin yıkılışını anma ritüelleri olan Tisha B’Av günlerinde daha da artıyor. Bu günlerde, İran’ın askeri saldırı için bu dönemi değerlendirebileceği yönünde spekülasyonlar ortaya çıkmakta. Ha şunu açıkça itiraf edeyim temennim çoluk çocuk bir çok insanı acımasızca katleden İsrail’i İran’ın haritadan silmesi ve yok etmesidir. Ancak varlığı bir birinin varlığına bağlı olan İran ve İsrail arasında boş alanların yada kontrollü alanların bombalanmasından başka bir olayın gerçekleşeceğini düşünmüyorum.
Tisha B’Av, Yahudi halkı için son derece duygusal ve sembolik bir gündür. Bu tarihlerde İsrail genelinde geniş kapsamlı güvenlik önlemleri alınır ve ülke çapında derin bir yas havası hakim olur. İsrail’in bu dönemde dikkatinin iç güvenliğe yoğunlaştığı ve duygusal olarak en kırılgan olduğu bir gerçektir. İran, İsmail Haniye’nin Tahran’da şehit edilmesinden sonra İsrail’e karşı sert bir tutum sergilemekte ve İsrail’i çeşitli yollarla tehdit etmektedir. İran’ın bu gibi hassas dönemleri, İsrail’e yönelik askeri veya siyasi hamleler için değerlendirmesi, stratejik bir hesap olarak görülebilir.
Son olarak, İsrail’in 12-13 Ağustos tarihlerindeki yas günlerini askeri saldırı için değerlendirme ihtimali, bölgedeki gerginlikleri daha da tırmandırabilir. Bu tür bir senaryo, iki ülke arasındaki gerilimi değil, tüm Orta Doğu’daki istikrarı tehdit eden bir kriz haline dönüşebilir.
Sevgi ve saygılarımla,